Düşünmesi bile tüyler ürpertici, değil mi? Ama insanlık tarihinin en merak ettiği sorulardan biri bu: Dünya’nın sonu nasıl gelecek? Dini metinlerden bilimsel teorilere kadar herkesin bu konuda bir fikri var. Peki, hangisi daha gerçekçi? Gelin, biraz beynimizi yakalım ve olası senaryolara birlikte bakalım.
Dünya üzerindeki pek çok din, kıyametle ilgili farklı anlatılara sahip. İslamiyet’te kıyamet günü Sur borusunun üflenmesiyle başlayacak ve her şey son bulacak. Hristiyanlıkta Armageddon savaşı, Tanrı’nın nihai adaleti getirdiği zamanın sembolü... Bu anlatılarda ortak olan şey, kıyametin Tanrı’nın kontrolünde olduğu. İnsanoğlu ne yaparsa yapsın, “o gün” geldiğinde kaçış yok.
Ama burada ilginç olan, dini anlatılar insanların ahlaki bir ders çıkarmasını amaçlıyor gibi. Bir yandan uyarı, bir yandan umut. “Kötüler kaybedecek, iyiler kurtulacak.” Peki ya biz şu an neredeyiz? Kötülerin tarafında mı? Bunu sorgulamak bile başlı başına kıyameti düşündürüyor...
Bilime göre kıyametin kaçınılmazlığı, Güneş’in doğasından kaynaklanıyor. Şu an bize hayat veren yıldız, gün gelecek yakıtını tüketecek. 5 milyar yıl sonra Güneş, kırmızı dev evresine geçecek ve Dünya’yı buharlaştıracak. Evet, o kadar basit (ve korkutucu). Ama durun, rahat bir nefes alabilirsiniz. Çünkü bu, bizim torunlarımızın bile görmeyeceği kadar uzak bir gelecek.
Tabii, başka riskler daha yakın. Örneğin, göktaşları. Dinozorları yok eden asteroitler gibi bir tanesi bizi de “bir anda” yok edebilir. NASA, bu ihtimale karşı sürekli gökyüzünü tarıyor. Ama %100 güvende miyiz? Cevap: Hayır.
Şimdi işin biraz daha karanlık bir tarafına bakalım. Dünya’nın sonunu dışarıdan gelen bir tehlike değil, bizzat kendimiz getirebiliriz. İklim değişikliği, küresel ısınma, çevre kirliliği... Bu sorunlar, insanoğlunun kontrolsüz hırslarının ürünü.
Deniz seviyeleri yükseliyor, hava durumu daha tahmin edilemez hale geliyor ve ekosistemler çöküyor. Eğer harekete geçmezsek, bu kıyamet senaryosu tahmin edilenden çok daha erken gerçekleşebilir. Peki, insanlar bu konuda yeterince bilinçli mi? Hayır! Belki de kıyamet, bizim bencilliğimizin ve umursamazlığımızın bir bedeli olacak.
Evet, distopya filmlerinde gördüğümüz şeyler... Gerçek olabilir. Yapay zekanın kontrolden çıkması, robotların insanlığa baş kaldırması gibi senaryolar, bilim insanlarının gündeminde. Stephen Hawking ve Elon Musk gibi isimler, yapay zekanın kötü ellerde bir kıyamet senaryosuna dönüşebileceği konusunda uyarıda bulunmuştu.
Bir an için düşünün. Eğer makineler bizden daha zeki hale gelirse, bize neden ihtiyaç duysunlar? Kendi kararlarını verip bizi saf dışı bırakmaları bir an meselesi olabilir.
COVID-19 pandemisi bize bir şey öğrettiyse, o da mikroorganizmaların ne kadar güçlü olduğu. İnsanlar birbirine virüs bulaştırırken, tüm dünya neredeyse durmuştu. Ama ya bu virüs çok daha ölümcül ve kontrol edilemez olsaydı?
Bazı bilim insanları, laboratuvarlardan kaçabilecek biyolojik silahların kıyameti tetikleyebileceği konusunda endişeli. İnsan eliyle yaratılan bir felaketin, dünyayı tamamen değiştirmesi ihtimal dışı değil.
Evren, büyüleyici olduğu kadar tehlikeli de. Örneğin, yakınlarda oluşabilecek bir gama ışını patlaması, Dünya’nın atmosferini saniyeler içinde yakabilir. Veya bir kara deliğin yolumuza çıkması, gezegenimizi geri dönüşü olmayan bir şekilde yok edebilir. Bu tür olaylar, milyarlarca yılda bir gerçekleşiyor ama bu, bizim güvenli olduğumuz anlamına gelmiyor.
Belki de kıyamet, büyük bir patlama ile gelmeyecek. Belki de küçük küçük yok oluyoruz ve farkında değiliz. Ahlaki çöküş, bireylerin yalnızlaşması, savaşlar, açlık... Bunlar zaten kıyametin ufak parçaları değil mi?
Dünya şu an yavaş yavaş tükeniyor olabilir. Belki de kıyameti beklemek yerine, mevcut hayatımıza daha çok sarılmalı ve yaşadığımız anın değerini bilmeliyiz.
Gerçek şu ki, kıyamet bir gün kesinlikle gelecek. Ama nasıl ve ne zaman? İşte bu sorunun cevabını ne bilim ne de din tam olarak verebiliyor. Yine de insanoğlu olarak bir şey biliyoruz: O güne kadar elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız.
Belki dünyayı kurtaramayız ama yaşanabilir kılmak elimizde. Çünkü kıyamet senaryoları ne olursa olsun, en büyük tehlike, insanın kendine olan ilgisizliği. ?